“İsyan etmenin bir faydası yok. Başta ben de sorguladım, neden yani, bu hastalık bana neden geldi. Ama nedenini bulamıyorsunuz.
Bu artık vücudumuza gelen bir misafir... Kaderde varmış... Bunu ağırlayıp yolcu edeceğiz, yapacak bir şey yok...”
“Kafamda kaygılar, üzüntü stres vardı hep. Keyifli insana hastalık gelmez, stresten gelir ancak. Bana da oradan geldi. 2015’te babamı kaybettim. Onun vermiş olduğu travmadan da olabilir veya obeziteden olabilir veya
balıkçılık yaparken maruz kaldığım kimyasallardan olabilir.”
“Doktorunuzun konuya hakim olması ve sizinle mümkün mertebe en anlaşılabilir şekilde iletişim kurması, önemli.
Neyin ne olduğunu bilince, kafanızda kurduğunuz bir çok şeyin boş yere olduğunu anlıyorsunuz. Boğulma hissinden kurtuluyorsunuz.”
“Hastalığın adını ilk duyduğunuzda, hiç bilmediğiniz bir şey… Hem hiçbir şey anlamıyorsun hem de aklına her şeyi getiriyorsun,
ilk basta doktora soracak soru bile gelmemişti aklıma.”
“Daha önce hiç duymadığım bir hastalıkla karşı karşıyaydım ve ne yapacağımı; beni nasıl bir geleceğin beklediğini bilmiyordum.
Belirsizlik ve endişe, normal düşünme sürecimi engelliyor, adeta aklımı karartıyordu. İnternete girdiğimde ise karşılaştığım hikayeler ve görseller, endişemi korkuya dönüştürmüştü. Bu nedenle, gelecekle ilgili kaygılarım artıyor ve hastalığımın ne kadar ciddi olduğunu anlamakta zorlanıyordum.”
“Her hastalıkta olduğu gibi, multipl miyelomda da erken teşhis önemli. Doktorumun semptomları fark edip hızlı hareket etmesi tedaviyi de çok etkiledi. Öyle olmasaydı, kaybolmuş gibi oradan oraya koşturacaktık.”
“İlgileri ve dikkatleri sayesinde tedaviye erken başlamayı ve hastalığımı etkili bir şekilde yönetmeyi başardım. Farkında olmak, hem hasta hem doktorlar açısından, çok önemli. İlgi ve özenin bir hastanın yolculuğunda ne kadar fark yaratabileceğini bizzat yaşamış oldum.”
“Kemoterapi aldığım süreçte, kendime umut vermek, moralimi yüksek tutmak için multipl myeloma ile ilgili gelişmeleri takip etmeye çalışırdım. Orada burada birkaç gazete küpürü, sosyal medyada paylaşılmış bir yazı vs. gibi şeyler. Bu hastalıkla mücadele etmek zor olsa da, bilim ve teknoloji sayesinde mücadelenin kazanılabileceğini anladım. Laboratuvarlarında bu uğurda saçı sakal ağartmış bilim adamları ve araştırmacıların sürekli olarak yeni tedavi yöntemleri ve ilaçlar geliştirdiğini hayal ediyordum.
Bu hastalığı yenmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarına inancım halen tam.”
“İnsan en iyi kendisini tanır, yeter ki içinden gelen o sesi bastırmasın, susturmasın. Kendisiyle ilgili bir sorun olduğunda, göz ardı etmemesi lazım kişinin. Sen kendin gitmezsen ve eninde sonunda birileri seni götürmek zorunda kalmışsa, süreç çok daha kolay olabilecekken, boşu boşuna zorlaşıyor. O yüzden boşlamamak, geçiştirmemek lazım.
Keşke daha erken gelseydim diyen kaç tane hasta gördüm, kendim de dahil.”
“Tanı aldıktan sonra ziyaretime gelenler oldu. Benim ve eşimin yüz ifadesini görünce, ciddi bir durum olduğunu anlıyorlardı ama hiç unutmam, yeğenim hastalığımın tam olarak ne olduğunu sorduğunda, doğru düzgün verecek bir cevap bulamamıştım. Çünkü doktor anlatırken muhtemelen aklım sadece kanser lafına takılmıştı. Devamını dinlememişim, dinleyememişim. Oysa kafamda kurduğum gibi degilmiş, sonradan daha sakin kafayla dinleyince anladım.”
“Neden ben, diye düşündüm. Kendinle bir hesaplaşmaya giriyorsun, ister istemez. Tüm geçmişinle yüzleşiyorsun. ‘Kime ne yaptım da bunu hakettim’ gibi... Hastalığımın yasını tuttum o süreçte. Ne kadar ömrüm kaldı diye düşünürken buldum kendimi. Sürekli bir sorgulama hali, nedenler niçinler kafanızdan bir süre hiç çıkmıyor.”
“Niye diye sormaktan vazgeçtiğim gün, bariz bir rahatlama oldu. Rahatsızlığım devam ediyordu o sırada ama
haftalardır yaşamadığım derecede bir sakinlik geldi üzerime. Ne tetikledi o anı, hatırlamıyorum, cidden.
Herhangi bir cevap da bulamamıştım. Ama sormanın anlamsızlığından mı ne, beyin kendi kendine belki de tedbir olarak bir düğmeye bastı, o an kesildi aklımdan neden sorusu. Geçmişi deşmenin bir faydası yok, nasıl başa çıkacağıma ayırdım enerjimi.”
“Tamam, ölümü hep aklımıza getiriyoruz ama hiç böyle bir şeyin başımıza gelebileceğini düşünmezdik. Artık, kızıma ve torunuma daha fazla zaman ayırıyorum. Bazı şeyleri önceliğe koyma vaktinin geldiğini öğretti bana hastalık…”
“Hastalığımla baş başa kalıyordum, sık sık. Çevremde kimsenin olmamasından dolayı değil, ruhen böyle hissediyordum. Ama tabii gene de sevdiklerinizin elinizi tutması, sizinle konuşması, andan çekip çıkartabiliyor, çoğunlukla. Ama gene de ara ara tek başınalık hissi bir anda çepeçevre sarabiliyor insanı.”
“Hastalık kanınızda ilgili olunca, sanki içimde geri sayan saatli bir bomba varmış gibi hissetmiştim, ilk anlatıldığ ında durumum bana. Nedense akrep yelkovan geriye doğru gidiyordu, aklımda kalan net öyle bir sahne. Filmlerdeki gibi… Saçmaydı, sonradan anlamıştım ama gene de öyle kaldı bir süre kafamda.”
EM-127384